[Günlük'ten] 26.11.2015 "Kışa Dair"
Yaprakların renkleri harikulade. Sarı, turuncu, yeşil, kırmızı aynı yaprak içerisinde değişiyor. Dehşetli bir yaprak sağanağı var her yerde. Yollar, bahçeler sarı yapraklarla kaplandı. Ağaçlarda sonbaharın bütün renkleri…
Bu renkler, bu savrulan yapraklar, yazın bir anışı, onun vedası. Yaz dünyayı baştan aşağı, toprak dibinden gökyüzüne kadar hâkimiyetine alıp canlandırdı, renklendirdi, ısıttı. Bizlere, insanlara hareket, canlılık, sevinç verdi. Şimdi gitti. Gidiyor diyemiyorum, gitti çoktan. Ama işte o kökten etkisi ancak siliniyor. Parça parça, kuruya kuruya, sola sola, soğuya soğuya kış ele geçiriyor sokakları. Sonra kar gelecek, kış o soğuk, beyaz, solgun ve zorlu karakterini ortaya koyacak. Yazı özletecek bize. Kışı sevmiyor değiliz, yok, onu da severiz elbet ama yaz yaşamak demektir, kış ise düşünmek.
Kışları daha çok düşünür, daha az yaşarız. ‘İç’e dönüktür kış, içeriye bakarız, içimize döneriz. Yaz ise dışarı çağırır, sokağa ve hayata. Kış daha soyuttur. Kışın kafa meşgul, yazın vücut meşguldür. Yaşamak değil, yaşanacak olanların tasarısı vardır kışları. Bahara bir hazırlık, yazın hayali.
Peki kış tek başına güzel değil midir? Kış yaşanmaz mı? Dediğim gibi, yaşanır ama daha çok kafanın içinde. Düşüncede yaşarız kışı. Kışın bize kendimizi ve yaşamımızı düşündürmesini severiz. İçerilere geçer, içerilere döner, bir tür kabuğun altında kendimizle kalırız. Bu yönüyle de güzeldir aslında. Bir arınma, durulma mevsimi. Serttir, soğuktur ama düşman da değildir. Hatta belki yazdan daha dosttur diyeceğim ama yok demeyeyim. Mesele her mevsimi hakkıyla yaşayabilmekte.
Kış geliyor. Gelsin. Buyursun.
Yorumlar
Yorum Gönder