Cemal Süreya ve Attilâ İlhan etkileşimi
Varlık’ta (1307. Sayı) Ali Özgür Özkarcı’nın Cemal Süreya üzerine bir yazısı vardı*. Duyunca insanı şaşırtan, oysa hiç de yadırgatıcı olmayan tespitler. Fakat Türkiye’de edebiyat eleştirisi öyle sığ bir düzeyde, basmakalıp fikirlerle yapılıyor ki böyle tespitleri duymak şaşırtıyor insanı.
…İkinci Yeni şiirini konuşurken, sıklıkla yapılan yanlışlardan birinin İkinci Yeni’yi modern Türkçe şiirde ‘özerk’ ama ‘bağlantısız’ bir yere oturtmak gayreti olduğu söylenebilir. Eve Ayhan şiiri nasıl Sait Faik öykücülüğünden, özellikle Alemdağ’da Var Bir Yılan’dan etkilenmişse, Cemal Süreya şiiri de ‘açık’ bir Attilâ İlhan taşır diyebiliriz rahatlıkla. Bu etki, özellikle Üvercinka’da barizdir. Süreya, Attilâ İlhan’ın henüz 50’lerin başında yazdığı yeni imgesel şiiri, başka bir yere taşımak istemiştir. Başarılı da olmuş, Attilâ İlhan şiirinin kentsel yoğun imgeselliğine humour’u ekleyebilmiştir. Humour, o dönemde Attilâ İlhan şiirinde eksik olandır…
[…]Orhan Veli şiirinde olmayan, imgenin özerkleşmesi, Cemal Süreya şiirinde yeni bir imge tekniği ile var olmuş; Attilâ İlhan şiirinde olmayan ‘ironi’ ise erotizm ile harmanlanarak Cemal Süreya’da ortak bir paydaya kavuşmuştur. Ama şunu yeniden hatırlatalım. Nâzım Hikmet şiirinde kadın bir figür olarak, Cenap Şahabettin’in ya da Yahya Kemal’in aksine hayali değildir (daha önemlisi kültürel değildir), kadın şairle eşitlenmiş bir kimsedir. Karısıdır veya yoldaşıdır. Attilâ İlhan’da ise, bulvardaki bir yosma veya kavuşulamayan modern bir aşkı imler. Attilâ İlhan şiirinde âşık erkek, bunalımlı-melankolik, aşklarda dikiş tutturamayan, bohem bir yalnızlığı seçen kentli bir erkek rolündedir…
[…]Cemal Süreya, ‘Gül’ şiirinin yazımını kitaplarında 1954 yılı olarak gösterdi hep. Bu tarih, Attilâ İlhan’ın Sisler Bulvarı kitabının yayımlanmasıyla aynı tarihe tekabül ediyor.
“Gülün tam ortasında ağlıyorum/ Her akşam sokak ortasında öldükçe/ Önümü arkamı bilmiyorum/ Azaldığını duyup duyup karanlıkta.”
‘Gül’ şiiri, Attilâ İlhan’ın ritimli dizeci ve edalı şiirine yakın durur. Ama her şeyden önemlisi, Attilâ İlhan kadar ‘âşık’ ve de onun kentli imge dünyasının içinde kurulmuş izlenimi yaratıyor. Ayrıca Üvercinka biçimsel bakımdan imge yoğun ama dize kurmayı da önemseyen bir şair portresini bize tanıtlıyor.
[…]Bu imge kuruluşunu sağlayan en önemli özellik, abartıdır (absürtlüktür). “İnsan bir akşam üstü ansızın yorulur/ Tutsak ustura ağzında yaşamaktan” ya da “sırtında yoksul bir yağmurluk”, “bilekleri bembeyaz kuğu boynu”. Attilâ İlhan’ın bu imge tekniği, çoğunlukla bir istiare kullanımı gibidir, eksiltilmiş benzetmeye dayalıdır. Basit gibi görünür ancak Attilâ İlhan’ın bıçkın-kentli-serseri tipolojisini başarıyla doldurmasından ötürü, oldukça tarihseldir.
[…]Üvercinka’da ortaya çıkan diğer bir fotoğraf, Garip şiirinin gündelik dili ile Attilâ İlhan şiirinin imgeselliğinin arasında ‘yeni’ bir şiirin çıkışını tanıtlar.
İşte böyle. Dikkate değer, öyle değil mi? Hatta dikkate değmenin ötesinde doğru ve yeni. Bizdeki ezber bellidir, Attilâ İlhan bir tarafa konur (toplumcu gerçekçi diye), İkinci Yeni düşmanı denir, İkinci Yeni’ye savaş açtı denir, üstüne bir de İkinci Yeni şiirinin toplumcu olmadığı eklenir. Altmış-yetmiş yıl sonra da olsa objektif, çözümleyici tespitler yapılıyor neyse ki.
* 'Cemal Süreya üzerine kısa bir yazı', Ali Özgür Özkarcı, Varlık, Sayı:1307
Yorumlar
Yorum Gönder