Yine Yaz Üzerine
5 Ağustos 2012, Pazar
Yaz insanı derinden etkiliyor. Diğer mevsimlerden farklı bir yönü var. Yazın, kendi içine dönüyor insan, kendiyle buluşuyor, kendiyle yüzleşiyor. Kışın daha çok şehir, iş, sanat, diğer insanlar filan demek ama yaz daha çok kendin demektir. Hele ki yaz öğleleri! O ağır vakit, o insanı sarıp sarmalayan sükût altında ne gizemleri keşfediyor insan durup düşününce. Arkasından geliyor yaz akşamları. Kırılgan, kaygan ve ele geçirilemez yaz akşamları. Öyledir. Yaz akşamları çok vaatkârdır, çağırır insanı hayata, canlılığa. İlginçtir ki bir türlü de ele geçirilemez o akşamlar, hep eksik bir yan kalır. Gece devrilip de vakit sabaha yaklaşırken, bir yaz gününün daha bitmekte oluşunun hüznü basar insanın üzerine. Sanki kaçmıştır bir şeyler gözden, yakalanamamıştır. (Bazı kentler de böyledir bu arada. Asla tam olarak fethedilemezler. Hep çağırırlar ama kendilerini asla teslim etmezler ellerinize.) Kırılgandır yaz akşamları, inceliğine uygun davranmanız gerekir.
Dönüyorum başa: Neden insan kendine döner yazın? Neden içine bakar? Ya da şöyle soralım: İçerideki, derindeki duygular neden yazları yüzeye çıkarlar? Bunun muhakkak ki cinsellikle ilişkisi var. Yaz demek çıplaklık demektir aynı zamanda. Kış, kat kat giysiler ve örtüler altında yaşanır. İnsan bedenini unutur kışın. Bahar gelip de güneş kendini hissettirince insan bedenine bakar. Uzun zamandır görüşmediği bir dostunu yeniden görmüş gibi olur. Her bahar yeniden tanır bedenini, tanışır onunla, uzlaşmaya çalışır. Sonra üzerindeki o kat kat örtüleri atar. Yaz geldiğinde soyunur insan. (Geçenlerde H.B.Kahraman yazdı bu doğrultuda bir yazı. Varlık Dergisi, Ağustos sayısında.) Diğer bedenleri de görür bu sırada. Kış ne kadar mantıksa, yaz o kadar histir. İşte bu nedenle daha canlı, daha heyecanlı ve daha hassastır yaz mevsimi. Kışın düşünceler, fikirler hâkimdir, yazın dürtüler. Yani canlılık, yani hayvansallık.
Hal böyle olunca istekler de hat safhaya erişir yazın. Yaşama isteği, canlılık. (Batı’nın vitality dediği şey.) Enerjinin artması. Hareketin hızlanması. Bir nevi çocukluktan ergenliğe, yahut gençliğe evrimle dönemi gibi. İlk gençlik devinimine paralel bir hissiyattır yazın getirdiği, belki de bu yüzden insan geçliğine duyduğu özlemi hatırlar yazları. Vücuduyla tanışması ve her geçen sene gençliğinden uzaklaştığını görmesi heyecanının yanında derin bir de burukluk getirir. Kırılgan dememin nedenlerinden biri de bu.
Nihayetinde büyük çaresizliğe doğru adım adım gitmektedir insan. Adanmış olduğu ölüme doğru. Bütün bu süreç her yaz anımsatır kendini, geçer insanın karşısına oturur. Beden, çıplaklık, dürtüler… Gençlik… Cinsellik… Sıcak ve sessizlikte düşünmeler. Akşam serinliğinde yaşamaya çalışma. İçgüdülere ayak uydurma çabası. Yaşlanmanın hüznü… Bütün bunlardır yaz. Biraz daha fazlası belki de.
Yorumlar
Yorum Gönder