Yazmak ya da yaşamak


Kurbağalara İnanıyorum'u okuyorum bir süredir. Barış Bıçakçı, Behçet Çelik ve Ayhan Geçgin'in e-posta yoluyla ettiği sohbetlerin bir toplamı/seçkisi... Kitap okur gibi yapmıyorum aslında, sevdiğim yazarlarla sohbet etme hissini çabuk tüketmemek için, parça parça, kısa kısa okuyor, daha çok da sohbete katılır gibi düşüncelere dalıyorum. 

İşte şimdi oradan bir sohbet konusu: Diyor ki Barış Bıçakçı, “Yazar vaktinden önce yaşlanır, daha çabuk tüketir ömrünü, kendi ömrünün içini boşaltır.” Öyle midir? Bilmiyorum. “Yazmak ve “yaşamak” iki kutuplu bir çekişme midir? Yoksa başlı başına yazmak mıdır yaşamanın kendisi, bir yazar için? Yazdıkça mı var olur, yaşar? Yoksa yaşamayı bir kenara koyup yazmak için mi tüketir ömrünü? Kimine göre öyle, kimine göre de böyledir diyerek geçiştirilecek bir soru değil bu. Yaşamak nedir? Burada sorulan “İnsanın yaşamaktan anladığı nedir?” sorusu değil. Nesnel bir gerçeklik olarak, yaşamak nedir?

Yazınca ve yazdıkça zevk alıyorum, haz duyuyorum, doğru. Yazının zevkinin yanında, bir şey yapmanın, bir şeyleri üretip ortaya koymanın tatminini duyumsuyorum. Herhangi bir şeyi değil, insanlara etki eden, dokunan, onları düşündüren, yaşamlarına öyle veya böyle, az ya da çok etkisi olan bir şeyi ortaya koymuş olabilmenin zevki. Kendini anlamlı hissetmenin tatmini. Hayatına bir anlam katabilmesinin insanın... 

Peki, yer yüzündeki zamanımın tamamını yazarak geçirsem, yetmiş yaşına geldiğimde örneğin, geriye dönüp baktığımda “Çok iyi yaşadım, hayatım yeterince anlamlı ve değerliydi,” diyecek miyim? Diyebilecek miyim? Yoksa tüm ailenin toplandığı bir rakı sofrasını, arkadaşlarla edilen gece yarısı sohbetini, Küba’ya gitmeyi, Antarktika’yı merak edecek, özleyecek, eksikliğini duyacak mıyım? Kim kesin olarak ilk seçenek diyebilir? Öyleyse, yazmak ile yaşamanın farklı kutuplarda çekişen bir yanı var gibi geliyor. Öte yandan yazmadan da “yaşadım” diyemeyeceğimi biliyorum, bundan eminim. Yazmak mı, yaşamak mı? Güzel soru...

Kurbağalara İnanıyorum
Barış Bıçakçı, Behçet Çelik, Ayhan Geçgin
İletişim Yayınları, 2016

Yorumlar