Zenciler Birbirine Benzemez

Bunca yıldır Kaptan’ın izindeyim; şiirlerini ezbere bilir, romanlarını zihnimde döndürüp dururum. Her vakit ondan bir parça okur, eski konuşmalarını dinlerim. Paris’e gittim iki kez, şiirlerinde bahsettiği yerleri, o kafeleri, o otelleri buldum. Maria Missakian’la tanıştığı kafeye de gittim, Claude’la Seine kıyısında yürüyüşünü hayal ettim. Samaritaine’in ışıklarını kurdum kafamda karşısında durup. Gare de l’Est’teki otelleri mi aramadım, Saint Vincent de Paul kilisesini mi? Kaptan benim yazarlık serüvenimde olsun, yaşayışımı şekillendirmemde olsun hep önemli yer tuttu. Onun imge dünyasının içinde yüzdüm. Şimdi asıl soruya geliyorum: Ben bunca yıl, bu romanı nasıl oldu da okumadım? Zenciler Birbirine Benzemez ... Tam da Attilâ İlhan’ın dönemleri içerisinde en çok etkilendiğim, en çok araştırdığım, en çok peşine düştüğüm o dönemi, onun ilk gençliğinin bohem atmosferini anlatan bu romanı bunca yıl nasıl erteledim? Hâlâ şaşkınım. Kaptan’ın Nâzım Hikmet’i kurtarma komites...