Kayıtlar

Kasım, 2014 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Dört bir yanımız masum olmayan çocuklar

Resim
Çağan Irmak’ın yeni filmi  Dedemin İnsanları ’nı gösterimden kalkmadan yakalayabildim. Güzel bir filmdi. Ama bir Babam ve Oğlum değildi, bir Ulak değildi. Irmak insanın duygularına hitap etmesini bildiği için izlerken duygu salınımlarıyla dolu iki saat geçirdim. Geleyim asıl bahsetmek istediğim konuya. Filmin bir yerinde şöyle diyor başroldeki Dede: “Çocuklara her şey anlatılır. Hem ibret alsın diye, hem de insanoğlunu tanısın, itimat etsin diye.”   (Foto: milliyet.com.tr)  Bizim kültür çocuklardan her şeyi saklar, hiçbir şey anlatmaz onlara, öğretmez, yorumlatmaz… Bir tek oyun. Sadece oyunu verir çocuğa bizim kültürümüz. Oyun oynamak dışındaki her şey dünyaya, büyük insanlara aittir, çocuklar ise sanki burada yaşamıyorlarmış gibi, girmemelidirler hiçbir işin içine. Peki çevremizi saran bu akıl dışılıkta, bahsettiğim bu tutumun payı olmadığı söylenebilir mi? Büyümesi için, düşünmesi için, muhakeme yapması için hiçbir şey yapılmayan, teşvik edilmeyen in...

[Okuma Notları] Ölüm üzerine

“ Ölümün bir özelliği de inandırıcı olmaması. Bu kadar katı ve somut ama bu kadar uzak ve dokunulmaz. İnanmamak belki daha çok bize kendi tarihimizi anlatan ölümler için geçerlidir. O ölümü yaşadığımızda kendi ölümümüzü de idrak ediyoruz. Ürkütücü olan bu olgunun bizi ölüme inanmama oyununa sürüklemesi. Bu biraz da insan işlevleri içinde belirgin bir gizlilik ve gizem tanıyan tüm edimler için geçerlidir. Cinsellik de bu nedenle bir inanma sorunu içerir. Üçüncüsü de aşktır. ” [Hasan Bülent Kahraman,  Varlık, Mart 2010 ]

Graham Greene üzerine kısa bir not

Resim
Sessiz Amerikalı’yı okudum, Graham Greene’den. Pek adı geçmez, sağda solda yazılıp çizilmez ama Graham Greene büyük yazar. Polisiyeci olarak tanınmasının bu ciddiye alınmama meselesinde payı büyük sanırım. Oysa bilinen polisiyeden çok farklı onun romanları. Cinayet var, soruşturma var, çözülmeyi bekleyen gizler var, doğru. Ama onların yanında ve onlardan daha baskın olarak aşk var, savaş var, savaşın anlamsızlığı var, kapitalizm eleştirisi var, insanlık halleri var. Pişmanlık, tutku, hata, sevgi, günah, vicdan var. Ve de bu bahsettiklerim öyle ‘iyi’ var ki romanın içinde, romana içkin, doğal, içtenlikli ve duyarlı bir biçimde işliyor onları Greene. Anlatacağı şeyi – hikâyeyi değil, vermek istediğini – hiç abartmadan, yetkin şekilde ve dahası insanın doğrudan vicdanına hitap ederek, vicdanını avuçlarının içine alarak veriyor okuyucuya. Bazen bir karakterin iç tartışmasında, bazen bir diyalogun ara cümlesinde o ‘şey’ birden sızıveriyor okuyucunun içine ve yeşeriyor orada sonra. Kitabın...